Üç silahşörden hayata dair leziz, hafif gözlemeler.

Çarşamba, Temmuz 27, 2005

Akıllı adamlar nerlerde? - II

Cevabı peşinen verelim. Akıllı adamlar ya yurtdışında, ya bir yabancı sermaye şirketinde ya da akademik dünyanın sularında çırpınıyor. E, bu ülkede hiç mi akıllı adam yok.

Olmaz mı, ben çoğunluğundan bahsediyorum. Akîl insan olduğunuzu düşünüyorsanız ve bir yerli sermaye firmasında, hele hele kobideyseniz çevrenizdeki duruma bir göz atın lütfen. Yöneticileri, patronları bir düşünün. Nasıl bu konuma geldiklerini ve işlerin bu yüzden ne derece "alaturka" hâl aldığını düşünün. Akıl mı kurnazlık mı? Bence bu ülkedeki başarıların arkasında akıldan çok kurnazlık var.

Belki de akıllı adamları kaçıran bu durum. Kurnaz insanların çevresi politikadan başka bir şey üretemeyen orta kademe yöneticilerle doludur. Akıllı adam ise artık ya haline razı olmuş sesi soluğu kesilmiştir, ya da kurnaz politikalarla savaşmaktan yorulmuştur.

Peki ya gelişmiş ülkeler ve bunların firmalarında (yabancı sermaye) çalışanlar. Çok mu rahatlar?

Evet öyleler. Kariyerine önce kendi şirketini kurarak girmiş ve kurnaz savaşların altında kalıp, dürüstlüğü yüzünden silinmiş, akabinde "sektörünün lider kuruluşu" bir kobi'de her türlü Ali Cengiz oyununu yaşamış nihayetinde dünyanın ünlü markalarından birinin uzattığı eli tutup güvenli limanlara demir atmış biri olarak gençleri uyarmalıyım.

Eğer güçlü ve savaşçı ruhluysanız "alaturka" firmalarda insan ilişkileri konusunda yabancıların "worst case" dediği durumları gündelik hayatınızın bir parçası olarak yaşar, sonra ise büyük bir gemiye bindiğinizde kendinizi savaşa çıkmadan önce ellerinde 30 kiloluk kılıçlarla savaşan yeniçeri gibi "hafiflemiş" hissedersiniz. Ama işin kötüsü kısa zamanda çok yıprandığınızdan kendinizi yeniden motive etmek için "ilk iş" heyecanlarınız yoktur artık.

Yurtdışına gider ve gelişmiş bir ülkede kendinize uygun bir işe girerseniz her ne kadar özlem yaşasanız da alışır, kendinizden sonraki neslinize rahat bir gelecek bırakmış olursunuz.

Benim asıl değinmek istediğim akademisyenlik sularından çıkmak istemeyen, master senin doktora benim gezip duran ve kariyeri için altın yıllarının yanı sıra cesaretini de kaybeden akıllı insanlardı. Ama bunu bir sonraki yazımıza saklayalım.

2 Yorumlar:

Blogger ilber dedi ki...

akademik dünyaya aşina bir insan değilim
fakat/tvde görürüz ya hani,konun uzmanı değilim ama iki çift lafım var elbet/ teknolojinin temeli bilim değil mi?
sosyali bilmem de fen bilimlerinin uygulamaları işte teknoloji,gördüğümüzde gözümüzün korktuğu denklemleri güzelce ambalajlıyorlar cep tlfu oluyor.
olmasa bile bence bilim sadece kendisi için bile, "fayda"dan bağımsız olarak yapılsa bile değerli bişey.
doktoralar da gerekli.
galiba söylemek istediğin başka bişeydi:-

11:36 ÖS

 
Blogger tipyedi dedi ki...

Firmaların geliştirme departmanları dediğini yapıyor (Corporate technology). Akademisyenlerin büyük bölümü sadece ar-ge nin araştırma kısmına destek veriyor. Bunun nedeni de firmaların araştırmayı angarya görmesi.

Türkiye'den hiç bahsetmiyorum zaten. Akademisyenler halı saha turnuvalarında. YÖK nasıl olsa üst tabakanın saltanatlarını kanatları altına almış. Onlara dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.

Corp. tech. altında akademisyen kökenli kimseyi de görmedim. Çok uç inovasyonlara katkıları oluyor ama bu çalışmaların dünyadaki diğer aktivitelere oranı yüzmilyonda bir olsa gerek.

12:36 ÖS

 

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa