Üç silahşörden hayata dair leziz, hafif gözlemeler.

Salı, Mayıs 31, 2005

Bunalım Edebiyatı

Edebiyat hayatimizin bir parçası.. Bilerek veya bilmeyerek yaptığımız anlar olur.. Güzel konuşuruz, kelimeleri güzel ve yerinde kullanırız.. Bazen etkilemek için bazen etkilendiğimiz için..Hoştur bunlar.. Bazende boştur bunlar... O zaman koçtur bunlar:P neyse

Ama günümüz şartlarının gelişmesine imkan verdiği daha doğrusu sebep olduğu bir edebiyat türü varki dillere destan.. Ben bu türe ''bunalim edebiyati'' diyorum.. Bu türe bir örneği paylaşacağım sizinle.. Daha önce buna neden bunalim edebiyatı dediğimi açıklamak isterim ama bende tam kestiremedim.. İşin aslı bunu yazan mı bunalımda yoksa okuyanımı bunalıma sokuyor anlaşılması güç... Okurken benim sıkıntıya girdiğim kesin..:)

İşte size kalbimin en masum bulutların bile kıskandığı bir yerden bunalım edebiyatı örneklemesi:) (şimdiden başladım:P )

Kuşkusuz Yaprak Hıçkığı
Bugün yeşil daha siyah ve kırmızı daha ıslaktı. Tebessümlerde ilkbahar bakışları pusluydu.

Bir bardak su duruyordu vakur ve sevimli bir demet çiçekle benim aramda ve tercihi çiçeklerdi..
Dans eden kaldırımları seyrediyordum perdelerini açamadığım windows XPden ve coşkuların tehditlerle randevulaştığı bir alaca karanlıkta ne işim vardı nette.

Gül zamansız açmanın heyecanını alabildiğine yaşıyordu, dalgalar baygınlığını ayıltmak için istercesine sarhoş şehri tokatlarken.Kalem şarkılar söylüyordu elimde, bahsediyordu gizlenenlerden sessizce monitöre ve önümdeki notlar uçuştu geçmişin fırtınalarından ve koptu blogumun sayfaları.

Mor pembeye akıyordu, bulutlar gökyüzünde ''konuştukça kazanmaca'' yazmıştı bir eylul sabahında, ağaçlar terketmişti yıllar önce benliğimi, bir tırtıl kahkahalar atıyordu yoklukta zenginliğin dinginliğine ve ben bloguma yazıyordum bunalan gecenin öfkesini, soğuyan yazın hırçın bir sabahına doğru...

:) İşte budur Bunalım edebiyatı.. İlla tarif isterseniz, duygularını edebi bir şekilde anlatacağım diye kasıp sıradan şeyleri anlaşılması güç ve süslü cümlelerle bütünlüğü koruma kaygısı olmadan anlatma sendromunun kağıda dökülmüş halidir diyebiliriz:).. Tahammül edilmez derim, arkama bakmadan dışarı çıkar giderim.. (bugünde bir şiirsellik var bede hadi hayırlısı:) )


Ustaa iki edebi metin... biri bunalımsız..

1 Yorumlar:

Blogger tipyedi dedi ki...

itiraf etmeliyim; okuduğum en keyifli yazılarından biriydi. bu yazıda dün olan bitenlerin etkisi büyük herhalde. e hadi bakalım, işler böyle güzel giderse nice rafine edilmiş yazılar okuyacağız senden.

efendim yorumuma ünlü bir yazarın sözleriyle son vermek isterim.

kahkaha ve tırtıl, yağmur ve toprak gibi; aslında olmayan mutlulukların ümidi.

11:42 ÖÖ

 

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa