Üç silahşörden hayata dair leziz, hafif gözlemeler.

Perşembe, Haziran 30, 2005

Bebeğin Biliçlisi

Aslında herkesin isteyebileceği birşeyden bahsetmek istiyorum.. Akdeniz ikliminde bembeyaz sıcak kumsalda buz gibi kolanızı içerken güneşlenmekten bahsetmiyeceğim. Tabiki tatil dönemi insanların istediği tek şey mükemmel bir tatil.. Gelin bunu daha sonraya bırakalım.. Biz gelelim kendi konumuza. Peki neydi bizim konumuz? Tabiki daha söylemedim..

Çocukluğumuzu biz hep çekilmiş fotoğraflardan ninelerimizden annemizden babamızdan ve bizim çocukluğumuzu hatırlayabilecek biz hariç herkesten dinlediğimiz şeylerle biliriz.. Halbuki herkes sizi kendi penceresinden bakarak anlatır.. Halbuki siz gerçekten nasıldınız? Garip bir soru aslında temelinde bizim hatırlayamadığımız 3-4 yaşına kadar ki süreyi tanımlamayla ilgili.. Diyorum ki o dönemi bir çocuk bilinçli ve özgür iradesini kullanarak yaşasa iyi mi olurdu?

Aslında bir insanın hayatındaki bir dönemini kendinin hatırlayamaması ilginç geliyor bana.. Peki hatırlamalı. Yani hatırlamaya değer şeyler varmı? Kaldıki tüm eşya isimlerini ıvır zıvır herşeyi o süreçte öğreniyoruz. Kaldı ki daha bilinçli olsa daha verimli olmaz mıydı? Yani en azından neyi bilip neyi bilmediğini bilir ona göre en kısa zamanda öğrenirdin.. Gerçi dediğim kaygıda bir 2 yaşındaki çocuğu düşünemiyorum bile.

Bir yandan şunu biliyorum ki hatırlamak hafızayla ilgili. Zannediyorum bunu tek bilen ben değilim. Hafıza denen olay sürekli gelişen bişey mi yoksa bir yere kadar gelişip sonra geliştirilebilir özellik mi taşıyor. Mesela bir insanın olayları hatırladığı en erken yaşı 4-5 felansa bu şumu demek; insanın hafızası ilk 4 sene ileriye bilgi aktaramıyacak kadar küçük ve işlevsizdir daha sonra oturaklaşır ve bir büyüme sürecine girer... Yoksa sabit bir hafıza kapasitesi varda küçükken kullanmayı mı bilmiyoruz?

Peki siz istermiydiniz kendi hayatınızın ilk 4 yılını bilerek yaşamayı.. Nasıl olurdu sizce? Bir bakalım nasıl olurmuş: yaşınız 1,5 ve yürüyebiliyorsunuz.. Gece çişiniz geldi, bilmiyorsunuz bu konuda ne yapacağınızı tabiki saldınız gitti.. Kaldıki kimsenin yatığına bunu yaptığını görmediniz ama ne yapılacak konusunda hiç bir fikriniz yok.. Bir ıslakllık ki sizin uykunuzu bile kaçıracak şekilde.. Konuşma çokta fluently değil. Yapabileceğin tek şey var. Ağlayım o zaman gelir bizim valide.. Gün içinde acıktığınızda da aynı taktiği yapıyorsunuz.. Gerçi bu ihtiyacını görmek için sizden başkası ağlamıyor... Bir takım sesler çıkartıyor.. Birde yemeği verirken anneniz size mamamamama gibi bişey söylüyor.. Bu kolay bunu söylersem o zaman ne istediğimi anlar diyorsunuz. Bakın bişeyleri farkedip öğrendiniz hemen.. Kaldıki hayata milletin bir karış diye tabir ettiği boydan bakmak sizi olabildiğince meraklı yapıp elinize ne geçerse çekiyorsunuz. Tanımlamak için yaptığınız tek test ''tat testi''.. Cisimleri ilk olarak yenilir veya yenmez olarak ayırıyorsunuz, Çünkü şu ana kadar sizin gündemizin çoğunu yemek ve uyku oluşturdu... Ve bu şekilde devam edip gidiyor...

Görüyorsunuz aslında çokta kötü bir tablo değil.. Hem bilinçli bir çocuk annesini daha az üzer diye düşünüyorum.. Ama bir yandanda daha iyi olsaydı bu şekilde olurdu, olmadığına göre dezavantajları var diyede düşünmüyor değilim. Ya harbiden sizce nedir dezavantajı? Var mı gerçekten. Yok birde herkes aslında bilinçli yaşamiş o yıllarını tek ben bilinçsiz yaşadığım için herkesi kendim gibi zannediyormuşum ne gülerim ama..