Üç silahşörden hayata dair leziz, hafif gözlemeler.

Salı, Haziran 21, 2005

kaos ve düzen, memleket meseleleri

Avrupa ziyaretlerinizde ilk dikkatinizi çeken genellikle sessizliktir.

Hele İstanbul'da yaşayan (savaşan) biriyseniz kendinizi huzurevine gelmiş gibi hissedersiniz. Temizlik, düzen, tertip bir yanda tam tersi karmaşa, kaos, gürültü bizim tarafta. Düzen, tertip aslında özlediğiniz birşeydir.

Kendinizi avutmak için önce "ölü bu şehirler, adamlar yaşamayı bilmiyor" gibi kendinizin bile inanmayacağınız bir yalanı mırıldanır, sonra kurdukları düzen üzerine kafa yorarsınız. Aslında neden; bugüne kadar bir iki iyi yönetici dışında memlekette taş üstüne taş koymuşların sayısının az olması görünse de gerçekte her insanın içine işlemiş olan bencillik duygusu.

İstanbul trafiğinde hergün bunu alenen yaşıyorsunuz. Ani çıkışlar, sinyalsiz geçişler, kemersiz oturuşlar.. Durum "kurallar bizi bozar" dan farklı birşey. Durum kendimizi herkesin ve herşeyin üzerinde görüyor olmamız. Çünkü bize göre bizden daha önemli birşey yok.

Bencillik herkesin kendine özgü kurallarını koymasını, başka herşeyi yok saymasını, bu durum ise kuralların çatışmasıyla karmaşa ve kaosu doğuruyor. Öylesine bir kısır döngü ki iyi niyetli insanlar bile kurallara uyduklarında kendilerini "enayi" yerine konmuş hissediyor. Vergisinden, trafiğine her alanda.

Kurtuluş ne diye kendime sorduğumda şımarık çocukların disiplin edilmesi için gerektiğinde çok sert veya zorunlu bir hareketin gerekebileceğini düşündüm. Toplumsal hareket alanlarında başkalarının hakkının yenmemesi için öyle sert kurallar ve o kadar ağır cezalar konmalı ve afsız, bağışlamasız yaklaşmalı ki bir iki kişi trafikte ufak terbiyesizliklerine 500'er milyon ceza aldığında bakın bir daha kimse yineleyebilecek mi.

Hükümetin Avrupa birliğine üyelik telaşını da ben bu boyutta algılıyorum. Kendileri yapsalar kaostan faydalananlar ve göbekleri yüzünden arabalarına sığamaz hale gelenler öylesine feryatlar koparacak, çamurlar atacak ki hükümen yaptıklarına yapacaklarına pişman olacak. O halde Avrupa'ya tabi olalım, ne diyorlarsa kabul edelim. İtirazı olan? Buna bile homurdananlar varsa durumun vehameti ortadadır.

Düzen, iyi insanların kaos ise kötü insanların ödüllendirilmesi anlamını taşır. Bizler kaotik yapımızla kötü insanlara prim veriyoruz, bu ise iyi insanlara kötülüğü özendiriyor.

Avrupa birliği dağılmadan şunların en azından düzenlerine tabi olsak gam yemem. Sonra dağılırsa dağılsın. Biz kendimizi kurtarmaya bakalım.

1 Yorumlar:

Blogger tipbir dedi ki...

bende Allah ın afrikasına gittiğimde aynı duyguları hissetmiştim.. gülenler olabilir.. ama inanın cape town da şehir düzeni olarak o kadar oturmuşluk varki, hayret edersiniz..

tai ingilizlerin parmağının olduğun söylemezsem olmaz..

düzenli bir şehirde yaşamanın keyifli olduğu konusunda tamamen hm fikirim.. bunu ab ile sağlayacaksak.. sırf bu yüzden bile hadi girelim derim..

7:50 ÖS

 

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa