Üç silahşörden hayata dair leziz, hafif gözlemeler.

Pazar, Haziran 05, 2005

köy

dünyayı global bir köy haline getirdik diyorlar.

üstünde binlerce gözetleme uydusu uçuyor. ben kaçmak saklanmak istesem gidecek yer yok. hele cep telefonun yanındaysa tepene nokta atışı yapmaları bile mümkün. hep telaş, herşey sentetik, yaşam stres. yediğin tatsız, tuzsuz. ihtiyaçların doyurulmadığı giderildiği bir sistem.

yaşım 6; ananemin köyüne gitmiştim. sabah uyanmıştım, tandırda sıcak ekmek yapmışlar, sütü inekten sabah sağıp kaynatmışlar, birde tavuklara uğrayıp taze yumurtalar almışlar. hayatımda yaptığım en lezzetli kahvaltıydı. bir çocuk vardı, benim yaşlarımda, adı ümit. beyin kanaması geçirmiş. ben ne beyini nede kanamasını bilirdim. sadece çok sessizdi, annesi çok üzgündü. ama halleri o kadar doğaldıki ortama sinmişti. onlar hissediyordu, ben kokusunu alabiliyordum. insan olmak doğayla savaşmak demek değil onun bir parçası olmak demekti o köyde. o yüzden büyüdüm ama orayı, o günü unutamadım.

global köy; köy falan değil bu. köy güzel birşeydi. doğaldı, uyumluydu. dünyada toplasanız yüz bini geçmeyecek açgözlüler sürüsünün bitmek bilmeyen hırslarını tatmin için kurulmuş bir sistem. devri daim, sonu yok. tüketim ve hayatların eritilmesi, insanların hissizleşmesi üzerine kurulu bir düzen. içime dönüp bakmaya bile fırsat bulamıyorum. insanların gözleri kör olmuş.

aklıma mor ve ötesinin uyan şarkısı geldi, dünya yalan söylüyor.

4 Yorumlar:

Blogger tipbir dedi ki...

doğru olamaz bunlar bu el yazısını bir yerden tanıyorum tipyedi bu.. bu söylediklerin aman Allah ım kulaklarıma inanamıyorum.. sen sen o sun..altı yaşında köye gelip eşşeğin tepmesiyle hafızası sıfırlanıp duygusallaşan çoçuk.. canım benim.. bak artık burası köy felan değil.. bitti artık köy diye birşey yok.. senin köy bildiklerin artık şehirleşme adına özentilerle benliğini kaybetmeye başladı.. keşke köy dediğin saflığını koruyabilseydi... işte böyle yıllardır sakladık bunu senden.. dünya bir köy değil.. aksine köy artık dünyayı avucunda tutuyor:)

10:12 ÖS

 
Blogger tipyedi dedi ki...

sevgili tipbir,

yazdıklarım duygusallaşma değil tepkiselleşmedir. cehalet erdemdir lafına göndermeler yaptım. çok bildikte ne oldu okumuş köleler olduk dedim. efem six feet under başladı yarın ne demek istediğimi daha iyi anlatırım. literal değerlendiriyorsun. ama bir tipbir den daha ne beklersin. tipbir işte.

11:13 ÖS

 
Blogger sersemtavuk dedi ki...

keşke dünya sadece yalan söylemekle kalsa sevgili tipler...(bir ve yedi burda sanıyorum şu an, diğerleri bir dahaki sefere hazır olsun, yoklama alıcam!)

hepimizde bir dönem-dönem dönem- avustralya yerlilerine katılma ya da fight clubvari bir örgüt kurma dürtüleri depreşiyor.

heyhat!
bu şehir-ler- ayaklarımızı mafya usulü betonlara gömmüş. nereye gidiyorsun? otur oturduğun yerde!

11:19 ÖS

 
Blogger tipyedi dedi ki...

yazıyı yazarken başlığım "bir viyadüğün üzerinde otururken"di içinde ise dün ist.dan çıkarken bir viyadüğün altına bakıp: insanların ben bu modern hayattan istifa ediyorum deme şansı olsa ve şu viyadüğün altında taş devrini yaşasalar isteyen aborijin olsa gibi garip düşüncelerimi yazacaktım. sonra aklıma yazdıklarım geldi. ağzımdan aldın bu kısmı yani. sağol:)

yok yok oturduğumuz yerde otursakta en azından ara sıra dile getirip kendimizi kandırmaya/bak tepki gösteriyorum demeye devam etmeli. yoksa en korktuğum şeydir, düşünmeyi boşvermeye başlarsın.

bu arada six feet under sezın finaliymiş geçen hafta? cnbc-e dergiye göz atmazsak böyle olur tabi.

11:30 ÖS

 

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa