Üç silahşörden hayata dair leziz, hafif gözlemeler.

Perşembe, Ağustos 18, 2005

Akıllıdan akıllılar tüm akılları kullananlar mı?

Grid (computing) nedir biliyor musunuz?

Bilgisayar literatüründe çok sayıda bilgisayarın tekmiş gibi çalıştırılması.
Yani bir nevi voltranı oluşturuyorsunuz.

Bu iş için çok sayıda bilgisayarın boş boş yattığı büyük üniversiteler biçilmiş kaftan. Hatta bir ara gateway adlı meşhur bir bilgisayar üreticisi bayilerinde alıcı bekleyen tüm bilgisayarlardan bir grid oluşturmuştu. Bu sayede binlerce bilgisayar gücünde bir işlem gücünü isteyenlerin hizmetine kiraya vermişti.

İnsanların oluşturduğu grid ise kolektif akıl. Bu durum özellikle son 20 seneyi fena halde şekillendirdi. Herkesin koca bir bulmacanın (puzzle) bir parçası gibi davranması insanlığa hayal bile edilemeyen resimler çizdirdi. Mühendis kökenli bir insan olarak pek sosyal bilgim olmadığından sosyal hareketlerin bundaki etkisini bir kenara koymak istiyorum.

Bu gidiş nereye (quo vadis) sorusu kafamı kurcalayan.
Zira bugün populer science dergisinin önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde erişilebilecek teknolojiler listesine gözüm takıldı.

Örneğin önceki gönderimlerimden birinde söylediğim "Bilmediğimiz bir renk varsa?" sorusuna bile çözüm getiriyorlar.

O halde insan aklının gelişimi kolektif akıl sayesinde bireysel aklın normal gelişiminin toplumu ulaştırabileceği noktanın çok üzerine çıkacak. Aslında ne demek istediğimi anlayanlar olmuştur. Bir nevi hazımsızlık mı çekilecek yoksa bu gelişme tam gaz bilinmeze doğru devam mı edecek kestirmesi güç.

Anlayabildiğim birşey varsa o da insanın kendine bir cennet oluşturmak için kör bir hırsla uğraştığı. Sonunda toplumun geleceği nokta ise tatminin farklı bir yerde, insanın kendi içindeki bir dengede olduğu gerçeği olacak belkide. Bu yolculukta tükenenlere (kendimde dahil) çok acıyorum.

Kültürler siliniyor, beni en çok endişelendiren bu.
Daha renksiz bir hayata hazır olmak gerek.

6 Yorumlar:

Blogger zynp dedi ki...

anlayamayacagim laflar etmissin...

9:25 ÖÖ

 
Blogger tipyedi dedi ki...

Kendine toplum mühendisi adını verenlerin olması çok tuhaf. yani biz bir koyun sürüsüyüz ve bizi yönlendiriyor bu amcalar.

Kısacası coldplay dinliyorsun, fight club izliyorsun, mcdonaldsda atıştırıyor coca cola içiyorsun. İşe gittiğinde onların kurduğu sistemin bir parçası oluyorsun ve onların gösterdiği hedefleri hayatının amacı haline getiriyorsun.

Bu sadece onların işine yarıyor, kullanılıyoruz. Stres yapıyor, bunalıma giriyor ama mutlu olamıyoruz.

E, ne yapayım diyeceksin. Ben de bilmiyorum. Biraz kendimi, ait olduğum kültürü keşfetmek istiyorum. Toprağa basmak istiyorum. Benim kültürümün hayatı anladığına inanıyorum, tüketmek istemiyorum. Ben tüketirken birşeyler tükeniyor çünkü.

Voltranı yeni nesil bilmiyor galiba, yaşlanıyorum..

11:00 ÖÖ

 
Blogger tipbir dedi ki...

bu anlamda kultürüne sahip cikanların grid oluşturmalı.. beyinler birleşir fikir merkezleri kurulur ve gelecek bilinçli şekillendirilmeye çalışırsa bunun temelleri hedef sapmadan şimdiden atılırsa endişelenme derim. ama bu menfaat dünyasında herkesin sadece kendini düşünüp hırsla birşeyler yapma adına çevresini umursamayan ve yıkan bir zihniyetle hiç bir adım atılmaz.. kaldıki kültür gibi değerler kişisel çaba değil toplumsal bilinçle sahip çıkılır.. ben herşeye rağmen ümit ediyorumki kollektif şuuru ve böylesi bir girişimin öncüleri vardır veya var olacaktır..

İşin voltran kısmının yeni neslin bilmemesi kendilerine bırakılan mirasın sadece kendi iin yaşama adına acımasız olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.. ewet yaşlanıyoruz ama dünyayı değiştirecek kadar genç hissediyorum kendimi:)

6:08 ÖS

 
Blogger tipyedi dedi ki...

Tamamen ümitsiz değilim. Devletin kültürü tanıtmak için kuracağı Yunus emre enstitüsünü çok merak ediyorum mesela. Ama önce bize tanıtsın. Ben roma veya japon kültürünü kendi kültürümden iyi biliyorum (total war sağolsun)

Bizim nesil, örneğin bende kardeşlerim de kendi kültürümüzden uzak sayılırız. Yani ne kendi müziğimiz ile ilgilenmişliğimiz vardır (pop ve kültürü ayırmalı) ne de bizim renklerimizden haberimiz var.

Bir yandan da o renkleri icat edenler gibi yenilikçi mi olmak lazım diyorum. Bir kültür nasıl yenilenir, nasıl silinir.. Bunlar hassas sorular. Benden başka soran var mı acaba.

Birde kültürün yaşanması ile korunması arasındaki farkı kaç kişi görebiliyor. Bu ülkede muhafazakar diye bir çevre var neyi muhafaza ediyor bunlar? Kültür yaşanmalı. Saklayıp bir sonraki nesle mi bırakmayı düşünüyorlarsa gülerim hallerine. Gülüyorumda zaten.

9:16 ÖS

 
Blogger tipbir dedi ki...

bir gerçek varki kültür yaşanarak korunur.. saklayarak değil:) muhafazakar dediğin bölüm knedini muhafaza ediyor.. tabi kültürünüde muhafaza eden vardır hakkını yememek lazım.

bu soruları emin ol tek soran sen değilsin.. ama bu konuda tv yayınlarının kültürü unutturma ve insanarda uzaklaştırmada önemli bir etken olduğunu düşünüyorum.. başka kültürleri daha cazip göstermek özendirmek ve kültürüne sahip çıkmayan bir nesil oluşturmak çokta tahmin edilmeyen bir plan değil.. ki bunu görerek bilerek lades olmuyormuyuz.. evet oluyoruz.. ama bu yavaş yavaş olan zamana yayılmış bir sinsi plan diyorum ben.. Kaldıki herkes bu hikayeyi baştan sona biliyor.. ama kim dur diyor.. kimse.. bugün kültüre sahip çıkıyoruz türkülerini söyleyenler daha dün bu kültürü bizden uzaklaştıranlardan başkaları değil.. tabiki buda oyunun bir parçası.. bizde değişmez figuranlar.. ama biri dur demeli bu neden sen olnmayasın. ıııııııınnnnnnnnnnnnn

11:50 ÖS

 
Blogger tipyedi dedi ki...

Sinsi plan demişken mobilya sektörünün sinsi planını yazdım. Senin evde farksız yani. Eşya dolu. Temizle hepsini boşalt.

Hirokonun evlilik teklifini kabul etsen o temizlemeyi bilirdi.

1:46 ÖS

 

Yorum Gönder

<< Ana Sayfa